Toplu Yaşam: Yalnızlığın Arttığı Koşullarda Popüler Bir Seçenek

Hayat pahalılığının arttığı ve yalnızlığın küresel bir sorun haline geldiği koşullarda, toplu yaşam giderek daha popüler bir seçenek olarak görülüyor. Konut ve kira maliyetleri yükselmeye devam ederken, ortak yaşam medyanın ilgisini çekiyor ve toplu yaşam düzenlemeleri artıyor. Ancak, ortak yaşamın avantajları ve dezavantajları bulunuyor. İnsanlar arasında toplumun buna hazır olup olmadığı konusunda farklı görüşler bulunuyor.

Toplu Yaşam: Yalnızlığın Arttığı Koşullarda Popüler Bir Seçenek
REKLAM ALANI
Yayınlama: 05.05.2024
A+
A-

Hayat pahalılığının arttığı ve yalnızlığın küresel bir sorun haline geldiği koşullarda, toplu yaşam giderek daha popüler bir seçenek olarak görülüyor.

Yabancılarla yaşamak sadece sorunları mı çağrıştırıyor? Tuvaletin sürekli dolu olması, mutfakta bulaşık birikmesi ve siz uyumaya çalışırken yan odadan yüksek sesle müzik dinlenmesi gibi…

Belki de böyle olmak zorunda değil. Konut ve kira maliyetleri yükselmeye devam ettiği ve Dünya Sağlık Örgütü yalnızlığı küresel bir sağlık sorunu olarak koşullarda, ortak yaşam medyanın ilgisini çekiyor ve toplu yaşam düzenlemeleri artıyor.

Belki de başkalarıyla birlikte yaşamanın pozitif yanları daha fazla. Asıl soru toplumun buna hazır olup olmadığı.

30 yaşındaki Rosie Kellett, Londra’da yaşayan bir yemek yazarı.

2020’de bir ayrılıktan sonra yaşamak için yeni bir yer ararken sosyal medyada eski bir depoya denk gelmiş.

Kellett, yaşadığı yer olan Londra’nın doğusundaki Hackney Wick’te bu tür eski depolardan dönüştürülmüş 100’e yakın farklı toplu yaşam grupları olduğunu tahmin ediyor.

Ama yaşadığı yerin diğerlerine benzemediğini, farklı bir şekilde kurulduklarını söylüyor.

Kellett, 20’li yaşlarının sonu ve 30’lu yaşlarının başında altı kişiyle birlikte yaşıyor. Her biri ortak yaşam giderleri için bankaya haftada 25 sterlin yatırıyor. Ev işleri paylaşılıyor, her akşam biri yemek yapıyor.

Kellet’a göre ortak yaşamın en iyi yanı her zaman etrafta birilerinin olması. Ev arkadaşlarıyla bir aile gibi hissediyorlar. Londra’daki konut krizi nedeniyle ev bulmanın çok zorlaştığını söylüyor.

Ortak yaşamın dezavantajları da var.

Kellett kendine zaman ayırmakta zorlandığını, “İnsanlarla dolu masadan kalkmakta güçlük çektiğini”, partiye katılmasanız bile gürültüsünü duyacağınızı anlatıyor.

Ev arkadaşlarıyla fazla sorun yaşamadan paylaştığı iki duş ve iki tuvalet olsa da, tek çamaşır makinesinin yetmediğini söylüyor.

Ev işleri ve ev toplantılarını herkese uyacak şekilde ayarlamak için “WhatsApp üzerinden birçok kez yazışmak gerekiyor”.

Eski depolarda ortak yaşayanlar buralarda genellikle birkaç yıl kalıyorlar. Diğer ortak yaşam alanları ise daha kalıcı bir şekilde düzenlenmiş.

36 yaşındaki Creal Zearing, kocası ve üç yaşındaki kızıyla birlikte ABD’nin Wisconsin eyaletindeki Madison kentinde bir ortak ev topluluğunda yaşıyor.

Arbco ortak konut sitesinde iki apartman ve birkaç müstakil ev bulunuyor.

Her birimin kendi yatak odası, banyosu ve mutfağı var. Burada çocuklu ailelerden bekar yaşlılara kadar yaklaşık 100 kişi yaşıyor.

Zearing, “Teknik olarak, ortak evimiz bir kat mülkiyeti derneği, yasal olarak bu şekilde yapılandırılmış. Evimiz bize ait, ortak alanlar ve ev sigortasının bir kısmı için her ay aidat ödüyoruz” diye anlatıyor.

Bölge sakinleri birkaç haftada bir yemek düzenliyor ve aylık partiler gibi sosyal etkinlikler var. Her iki haftada bir üye toplantısı, yönetim kurulu ve komite toplantıları da yapılıyor.

“Ben tam zamanlı çalışıyorum. Ama emekliler de var ve muhtemelen onların birlikte yaptığı ve benim katılamadığım daha düzenli etkinlikler var.”

Her üyeden ayda dört saat çalışarak katkıda bulunması bekleniyor.

‘Kasıtlı topluluklar’

Batı dünyasında geniş bir yelpazede ortak yaşam düzenlemeleri var ve bunlar çeşitli nedenlerle ortaya çıktı.

İngiliz Guardian gazetesine göre İngiltere’de Covid-19 salgını ortak yaşama olan ilginin artmasına katkıda bulundu.

İngiltere’nin doğusundaki Suffolk yerleşiminde başarılı bir ortak yaşam merkezinin üyeleri 2023 yılında BBC’ye yaptıkları açıklamada, kurdukları düzenin hayat pahalılığından korunmalarına yardımcı olduğunu söyledi.

“Kasıtlı topluluklar” akademik tanıma göre ilişki içinde olmayan beş ya da daha fazla bağlantısız insanın gönüllü olarak birlikte yaşadığı evleri ifade ediyor.

Ortak yaşam organizasyonu Diggers and Dreamers’ın yönetim kurulunda yer alan Penny Clark, “Bu gerçekten kafa karıştırıcı olabilir” diyor.

Ortak konutlarda, insanların kendi müstakil evlerinin yanı sıra ortak alanları olduğunu ve topluluğun kendi kendini yönettiğini, konut kooperatiflerinde ise mülkiyetin paylaşıldığını, ancak sitenin her zaman kasıtlı bir topluluk gibi hissettirmediğini açıklıyor.

Clark’ın Conscious Coliving’in bir parçası olarak danışmanlığını yaptığı nispeten yeni bir sektör olan “ortak yaşam” da var.

Burada bir şirket, müstakil daireler veya stüdyoların yanı sıra ortak alanlara sahip bir bina yaratıyor, ancak bunlar da kasıtlı topluluklar değil.

“Bir de bugünlerde İngiltere’de çok nadir görülen komünler var. Akademik tanımlara göre, bir komünü diğer topluluk türlerinden özellikle farklı kılan şey, gelir paylaşımı olması. Kazancınız bir potada toplanır ve birlikte harcarsınız.”

Clark’a göre, konut piyasasındaki sorunlar nedeniyle daha fazla insan ortak yaşama yöneliyor olabilir. Bazıları da çevresel açıdan daha sürdürülebilir olmak istedikleri için bu yola başvuruyor.

Ayrıca, aile üyelerinin doğdukları yerden çok uzaklara dağılmış olabileceği günümüzün atomize toplumunda, sosyal bağlantı büyük bir çekicilik oluşturuyor.

Araştırmalar bu tür topluluklarda yaşayan insanların yaşam kalitesinin toplumdaki en mutlu insanlar kadar yüksek olduğunu gösteriyor.

Bu yaşam biçimi herkes için uygun mu? Clark, “Kesinlikle ödünler söz konusu” diyor.

“Topluluk yaşamı için yapılan çalışmalar biraz bunaltıcı olabiliyor; bazen çok kötü sonuçlanıyor ve insanlar çok üzgün ayrılıyor.”

Yeni bir ortak konut topluluğu oluşturmak da zor. Arazi bulmak zor, finansal riskler büyük ve bankalar kredi vermekte tereddüt ediyor.

“İyi bir yaşamın ve iyi bir evin ne olduğuna dair belirli varsayımları olan bir sistemin içindeyiz. Ve komünal yaşam bu varsayımlara uymuyor. Toplumda mahremiyetin iyi olduğuna ve bir şeylere sahip olmanın iyi olduğuna dair bir zihniyet var” diyor Clark.

Clark, yaşam alanını paylaşmanın arzu edilen bir şey olmadığını söylüyor.

“İyi bir ev fikri, tek başınıza sahip olduğunuz büyük bir ev olarak algılanıyor.”

Mevcut topluluklara ise taşınmak isteyen insanlardan düzenli talep akışı var. Londra’da Rosie Kellett, yaşam düzeniyle ilgili iki Instagram videosu paylaştıktan sonra, birçok kişi onunla iletişime geçerek taşınmak istediklerini söyledi.

“Kendimi çok kötü hissettim çünkü yeni oda arkadaşı kabul etmiyorduk. Kesinlikle bu tür alanların daha fazla olması için bir istek var ama bunu kendiniz organize etmeniz gerekiyor.”

REKLAM ALANI
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.